ASGARİ ÜCRETLE BAL GİBİ YAŞANIR (!)

ASGARİ ÜCRETLE BAL GİBİ YAŞANIR (!)

ASGARİ ÜCRETLE BAL GİBİ YAŞANIR (!)

Geçinmek zor iş. Hele bu zamanda ekmek aslanın hangi bölgesinde ilerlemekte bilinmiyor ve bu bilinmezlik bir iş bulup geleceğine yön vermek isteyen insanların tamamını ürkütüyor. Ülke ekonomisi genel anlamda pozitif göstergelerle arz-ı endam eylese de gelir dağılımı eşitsizliğindeki makas giderek açılıyor. Yani fakiri çok, zengini az bir ülke olma unvanımızı hala koruyoruz. Maddi anlamda azınlığın çoğunluğa hükmettiği bir süreçte, ezilenin yanında olanların sayısının azınlıkta olması şaşılacak bir şey değil. Tabi konumuz bu değil, konumuz ekonomik dengeyi sağlamakla mükellef olan yöneticilerin ülke gerçeklerine gözlerini kapatmasına dair olacak haliyle.

Hükümet ekonomiyi kayıt altına almayı ve özellikle sağlık güvencesi yani sigortalı çalışan sayısının artması için önemli atılımlar yaptı kabul etmek gerekir. Ama hala ciddi oranda bir kitlenin iş yeri sahipleri tarafından sigortalı olarak değil kaçak olarak çalıştırıldığı da malumunuz. Çalışanının sigortasını bile yaptırmayan zihniyetteki insanların çalışanına iyi bir ücret ödediğini düşünmek ise saflıktan öteye gitmez.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik göreve başladığından beri iyi çalışmalar yaptı ama her asgari ücret zammı toplantısında çalışanın değil işverenin yanında yer alarak önemli bir kitleyi yalnız bıraktı. Yani asgari ücretle çalışan yaklaşık 6 milyon insana ?kusura bakmayın gençler, patronları yaşatmak lazım? diyerek aza tamah edilmesini söyledi. Hadi bu duruma alıştık zaten dedik ama geçen gün yaptığı açıklama kendisine hiç ama hiç yakışmadı. Hepinizin malumudur ki katıldığı bir televizyon programında 800 lirayla rahatlıkla geçinilebileceğini söyledi. Hatta bu geçimin sırrını bile açıkladı: ?ekmeğin fiyatı belli, peynirin, zeytinin fiyatı belli, bunu istismar etmemek gerekir.? Toplumunun büyük bölümü açlık sınırı civarında yaşayan bir ülkedeyseniz ve açlık sınırı bin lira civarındaysa, sizin 800 lirayla geçinilir demeniz rakamları gerçek anlamda okuyamıyor ya da ülke gerçeklerine bakamıyorsunuz demektir. Sayın bakan geçim formülünü açıkladı bizde kendisine birkaç soru sorup kendisinin engin bilgilerinden faydalanarak sadece geçinmekle kalmayalım, tasarruf yaparak kenara para koyalım.

-          Ev sahibi olmayan ve kira ödemek zorunda olan bir insan ortalama 300 lira kira veriyorsa,

-          Elektrik faturası aylık 30 lira geliyorsa,

-          Su faturası 20 lira geliyorsa,

-          Kışı uzun süren ülkemde aylık doğalgaz faturası ortalama 150 lira geliyorsa,

-          Mutfak masrafı 150 liraysa,

-          Temizlik malzemeleri 100 lira civarındaysa,

-          İşe giderken 100 lira da yol masrafı varsa,

Buyurun sayın bakan rakamları toplayın ve geriye kalan paraya kaç ekmek, kaç kilo peynir ve zeytin alınır siz hesaplayın. Geçinmek için Don Kişot gibi savaşan bu cengâverin bir de evli olduğunu, eşinin ve çocuklarının masrafını da ekleme zahmetine girdiğinizde geçinmenin ne denli zor olduğunu anlayacak ve söylediğiniz sözün gafın ötesinde olduğunu anlayacaksınız. Efendim eşi de çalışsın o zaman, birlikten kuvvet doğar diyebilirsiniz ama iş vardı da eşleri de çalışmadı mı? diye de hemen ek bir soru iliştirebiliriz büyük bir zevkle.

İşverenlerin rekabet için maliyetlerini en aza indirmesi gerektiği ve bu yüzden de çalışanına yüksek rakamlar vermesinin sonrası için sıkıntı olacağını söylemektesiniz ama unutmayın ki, rekabet için en önemli kalem çalışana verilen ücret değildir. Üretim sırasında kullanılan enerji maliyeti, nakliye ve devlete verilen vergileri topladığınızda çalışanın maliyetinin çok ama çok az olduğu görülecektir. Siz çalışanın alması gereken rakamdan kısacağınıza 20?ye yaklaşan vergi kalemlerini ve enerji maliyetlerini düşürün.

Biz gerekli teşvikleri yaptık yatırımcı da üstüne düşeni yapsın diyorsanız o zaman da mikrofonları yatırımcıya çevirir ve onlara deriz ki, efendim tüm aileye son model arabalar alıp, 5 yıldızlı bir hayat yaşayacağınıza, bir öğün yemek sırasında bir çalışanınızın maaşını masaya bahşiş olarak bırakacağınıza size zahmet yaşam lüksünüzü biraz kısın da, size o imkânı veren alın teri sahibi çalışanlarınıza haklarını verin.

Anlayacağınız haklar konusunda kimse kimsenin hakkını vermiyor ve ezilen hep çalışan kesim oluyor. O çalışan kesim ki evine helal lokma götürmek için tüm sıkıntılarına göğüs geriyor ve masallarda ki canavarlarla mücadele eden kahramanlar gibi yaşamaya devam ediyorlar, vesselam.



Anahtar Kelimeler: 0