AH SİVAS?IM, VAH SİVAS?IM?

AH SİVAS?IM, VAH SİVAS?IM?

AH SİVAS?IM, VAH SİVAS?IM?

Dostlarımdan korkarım

Dostlarım

Ama ben

Dostlarımdan korkarım 

Ömer HAYYAM

Ömer Hayyam?a atfedilen bir rubai ile merhaba diyelim sözümüze, ama konumuz rubaide bahsedildiği gibi dostluk üzerine değil, Sivas?ın genel görünümünü ya da en azından benim gördüğüm tabloyu yazmaya çalışacağım? Kış bitti, bahar?da bitmek üzere ve yaz gelecek birkaç haftaya, çalışmamak için kış bahanesini üretenlere selam edelim sözün başında, Ağustos böceği misali kapımızı yeni çalan yazdan kalan üç beş ayımızda da cır cır eder doldururuz akşamlarımızı? Yok yok yazmaktan çizmekten usanmadım, eminim size de okumaktan gına gelmeyecektir. Bu şehrin kaderi bu sanırım. Dinozorların tuttuğu köşe başlarından ne sağa ne sola dönebiliyor, nede yönünü bulamıyor bu şehir. Doğru bildiğimizi söylemekten başka kaygımız yok, hiçbir zamanda olmadı. Son demde, şehrin bir değişim sürecine girdiği ve bunun da sancılı olacağı dillendirilip durmakta hep ama gel gör ki heyhat sancı devam etmekte ve doğum bir türlü gerçekleşememekte. Gelecekte de bunun böyle devam edeceği gün gibi ortada. Benim güzel memleketimde, kişisel ihtiraslar yüzünden hak etmemişlere bol keseden dağıtılan koltuklar havada uçup durmakta. İşi ehline vermediğimiz sürece de, birileri birilerinin sırtından nemalanıp duracak. Öncelikle, kimse kimsenin sahibi değil bu biline. Hani hep söylenir bir orkestrayı yöneten şefin orkestra elemanları ile uyumudur farklı enstrümanlardan ortak melodinin çıkmasının sebebi. Bu şehirde, enstrüman çok ama bir türlü bu enstrümanları yönetecek şefi bulamıyoruz, garip. İltihap tutmuş bir azayı kesip atmazsak akan cerahat komple vücudu hasta edecektir. Şöyle bir etrafınıza bakın memlekette iltihap tutmamış nere var? Genelin dışında yerel olarak, Sivas olarak bakıyorum olay; ne turizm, ne kültür, ne tarih, ne sanayi, ne ticaret sorun olmayan bir meselemiz var mı? İğneyi kendimize batırmak adına buna cevaz vermeyen, veremeyen, susmuş, konuşmayan, konuşamayan yerel basını da dâhil etmek gerek sanırım. Ortada oynanan bir oyun var ve bu oyunun figüranları olacak mıyız, olmayacak mıyız. Bırakın figüranı samimi olarak söylüyorum, eğer memleket bir adım ileri gidecekse set işçisi olup, kablo taşımaya bile razıyız. Değişim, değişim ne? Ne değişti, ne değişecek, ne değişmeyecek? Bir yandan bol bol açılış yapıyoruz, yeni şeyler imal ediyoruz ama milliyetçi, muhafazakâr geçinip de elimizdeki mevcut eskileri bir türlü koruyamıyoruz, kollayamıyoruz (Örnek; GÖKMEDRESE)? Hani bol keseden dağıtılan koltuklar vardı ya, eğer o koltukları işgal edenlerin derdi gerçekten Sivas ise akşamları ağustos böceği gibi cır cır etmeyip boşa zaman geçirmez de gereğini yaparlar değil mi? Garip bir şehirdeyiz gerçekten garip bir şehir, çalışmama üzerine kurulmuş bir düzen ve bu düzenin yılmaz savunucuları var. Silkinip atamıyoruz madem üzerimize atılmış ölü toprağını, ayağa da kalkamıyoruz madem, susalım mı bizde? İnanın hak vermiyor değilim bu şehri bırakıp gidenlere? Belki bu hak verme mevzuu benim de bu şehri terk edip gideceğime meşruiyet kazandırma çabasıdır kim bilir. Bende Sivas?a dair mersiyeler düzmek isterdim inanın ama ortada görünen gerçekleri de bu benden, şu senden diyerek göz ardı etmemek lazım? Ahtapotun kolları misali sarıp sarmalamış bir çalışmama düzeni var bu şehirde, ben bilirim edasında ki dinozorlardan temizlenmediğimiz, temizleyemediğimiz yada birileri tarafından temizlenmediği sürece, doyumsuz ve tatminsiz ağalarımız olduğu sürece yakın gelecekte de Sivas?a mersiye yazamayacağım gibi görünmekte. Pek pembe bir tablo, umutlu ve mutlu bir tablo çizmedim, çizemedim belki ama umarım bu hafta meramımı anlatabilmişimdir, anlayabilenlere ve Ömer Hayyam?a atfedilen bir rubai ile başladık ve yine ona ait bir başka rubai ile nokta koyalım yazımıza. Görüşmek umudu ile?

Dünya üç beş bilgisizin elinde;

Onlarca her bilgi kendilerinde.

Üzülme; eşek eşeği beğenir:

Hayır var sana "kötü" demelerinde. 

Ömer HAYYAM



Anahtar Kelimeler: 0