ADANA?DA OĞUZ KIRTASİYE

ADANA?DA OĞUZ KIRTASİYE

ADANA?DA OĞUZ KIRTASİYE

 Adana, yıllardan beri her yönüyle ilgi çeken bir kent olmuştur. Adana?da TÜYAP Kitap fuarı açıldığından beri hep çağrılırdım. Okulların açık olması buna engel olurdu. Hafta sonu bile olsa gitmeye razı olmama karşın bir türlü bu fırsatı yakalamadım. 2011 yılında TÜYAP?a davetliydim. Gittim, beni Adana Oğuz Kırtasiyenin sahibi Atilla Baytaş karşıladı. Ben oradayken İncila Çalışkan da oradaydı. Adana Öğretmenevinde kalıyorduk. Yeni bir öğretmenevinin yapıldığı konuşuluyordu.

 Adana?da sevgili Atilla bizleri candan karşılamıştı. Kardeşi Metin de aynı sıcaklık, sevecenlikle dostça yaklaşıyordu. Bir haftalık TÜYAP çabuk bitti. Son dakikaya dek kitap imzaladığımı nasıl unuturum. Geceleri kebap sefaları, Metin Baytaş?ın Seyhan kıyısında bizlere sunduğu güzel geceler belleğime kazındı bir kez? Ocak ayında başlayan imza günleri birkaç günlük izinlerle Mayıs 2011?e dek sürdü. Güney?de en son yine Adana?daydık. Gündüzleri okullarda, akşamları ise Oğuz Kırtasiye?de buluşuyorduk. Akşam olunca tüm gezici ekipler, dükkân çalışanları birlikte oluyorduk. Atilla, metin dışında Fatih, Ali, Burak, Yavuz, Fatoş, Yağmur, Volkan, Hasan, Veysel akşam çayında buluşuyorduk. Çok hararetli olarak günün dökümü yapılıyordu. Meyveler geliyordu. Daha çok da şakalaşmalar ağır basıyordu. Sevgili Hasan, siyasi tartışmaya dalıyordu fırsat bulduğunda. Fatoş, çayı kim bilir kaçıncı kez demliyordu. Burak, kaçıncı kez bardakları topluyor, yıkıyordu. İnce çocuktu Burak. Sürekli gelip yanımıza bir isteğiniz var mı, diyordu. Tam gittiğimiz sırada kamyoncu yemeği pişmiş oluyordu. Çala kaşık tepsiye saldıranlar insanın da iştahını açıyordu. Atilla?nın iki dünya tatlısı oğlu Ege ve Efe varsa işte o zaman gürültülü oluyordu içerisi. Ege, tüm oyuncakları önüme yığıp oynayacağız, diyordu. Tamam, demekten başka yolumun olmadığını biliyordum. Oyunda bana sadece bakmak kalıyordu. Her şeyi o yapıyordu. Kırtasiyenin içi çok doluydu. Her taraf malla kaplıydı. Binlerce çeşit değişik malın yerini bulmak da kolay olmasa gerekti. Ama hiç şaşırmıyordu çalışanlar. Özellikle de Metin dostumuz. Aylardır dışarıdayız. İnsan olmayacak şeyleri özlüyordu. İki üç aydır yağda yumurtayı nasıl da özlemiştim. Öğle vakti olunca haydi kebaplar gelsin. Etle de aram olmayınca yemek istemiyordum. Bir gün, size farklı bir şey yapayım, dedim. Bakkala gittim, on beş yumurta aldım. Bir de sıvı yağı. Özgür, sıvı yağı görünce, bu olmaz tereyağı daha iyi olur, diyerek bir paket tereyağı alıp geldi. Büyük tavada yumurtaları kendi tekniğime göre pişirdim. Uzun süredir alışık olduğum yağda yumurta kokusu nasıl da etkilemişti bizleri. Özellikle de beni. Fırından yeni çıkmış ekmekle nasıl bitmişti koca tava pişmiş yumurta. Yemeğe yetişemeyenler için yeni baştan bir on beş yumurta daha aldım. Bakkal şaşırmıştı. Bu kadar yumurtayı ne yapacaksınız? Dükkânda on kişiden fazla çalışan var demiştim. Metin dostum, ağbi ya, ne lezzetli pişirmişsin, tam benim istediğim gibi olmuş, diyordu. Arkasından çaylar yine geldi. Atilla gitmiş, erik ve yenidünya almıştı. Dostça bir havada nasıl da yemiştik. En çok kendime şaşırıyordum. Demek ki insanlar bazı şeyleri özleyebilirmiş. İki aylık uzun gezide yağda yumurtayı özleyeceğimi birisi söylese gülerdim. Oğuz Kırtasiye?nin sahipleriyle çalışanları özverili insanlardı. Öyle ki insan kendini bu dostluk havasında evinde sanıyordu. Bizler de biraz içten olunca çekinmeden söylüyorlardı. Hocam, gerçekten farklısınız. Havanız yok, kendinizi büyük görmüyorsunuz,  ne güzel keşke herkes sizin gibi olsa, bulaşık da yıkıyorsunuz, yemek de yapıyorsunuz. Olacak elbette diyordum. Ne farkımız var, iki satır yazıyorum, diye kendimi dev aynasında mı göreyim. Önce insanım, bunu utmayın, diyordum. Adana?daysanız arada sırada Yeşilyurt mahallesindeki Oğuz Kırtasiyeye uğrayın. İçeride hepsi de birer film kahramanı olan kişilerle tanışacaksınız. Özellikle Metin arkadaşımızın öyle bir yüz yapısı, davranışları var ki doğal davranışlarını benim diyen aktör zor yapar. Tüm çalışanlarına yürek dolusu bin selam gönderiyorum, sevgiyle kalın her zaman.  

Anahtar Kelimeler: 0