ADANA'CILAR

ADANA

1940 lı yıllardan itiberen Zerk'linin 5-6 ayı Tarsusun verimli topraklarında geçmiştir. Kırklı yıllardan öncede Zerk'li Tarsus'a gitmiştir. 20-25 günde kervan oluşturularak, güzergah üzerindeki köylerde konaklayarak yolculuklar etmişlerdir. 

Adana'cılar denilir fakat Adana'da kalmamışlardır, tren 'le Adana'dan geçmişlerdir. Kendileri Tarsus'a küçük Adana dedikleri için adları Adana'cı olarak kalmıştır. 

İkinci cihan harbi sonunda para yok,pul yok, giyecek,yiyecek yok, ülke nin dört tarafı perişan. 
Bir sene Cin Ali evinin önündeki tarlaya arpa ekmiş, arpa nın sarardığını gören,orağı eline alan bir saatte koca tarlayı biçip arpa ekmeği yapmışlardır. Hayvanlara tiken yedirilmiş, kıtlığa karşı nasıl da direnmişlerdir. 

Zerk'li de tüm kırsal kesimdeki insanlar gibi ,çocuklarının rızkı için Çukurova'da ekmek aş aramaya çıkmışlardır. Sonbahar da ekinini,samanını, otunu, yoncasını kaldırdıktan sonra. Gelinler,kızlar, çocuklar ve yaşlılar köyde kalır. Eli iş tutan genç ve orta yaş gurubu Tarsus yolculuğuna çıkar. 

İstasyon da 3 mevki tahta kanepeli kompartıman la yol alınır. Kederli göçler di bunlar,ekmek kavgasıydı. İçli, duygulu ,merhametli Zerk'linin tahta bavulu elinde ,yorganı belinde. Göç girmişti ömrüne Zerk'linin. 

Kara tren dolana dolana yol alırken, kompartıman da türküler yankılanır. 
Kapısının önü sultan söğüdü 
Ben giderken yaprakları göğüdü 
Amoonn amoonn
Bir güzeli bir çirkine vermişler 
Yıkıldımı  şu Zerk'in yiğidi 
Amoonn amoonn .

Kendi fakir gönlü zengin gurbet yolcuları, güle eğlene, maniler ,türküler söyleyerek, mizahlar anlatarak yola devam ederler. Zaten yapacak başka şeyleride yoktur. Kör gecelerde trenin raylara vurması, tık tak sesleriyle 2 gün,2 gece yolculuk sonunda Tarsus garına ulaşılır.  

Tarsus gar ında çınar ağacının altında 2- 3 gün beklenilir. Kadınlar ve bir grup istasyonda bekler, daha önce gelip çevresi olanlar barınacak yer ararlar. Saray sinemasının etrafı, Demir kapı ve Eski Ömerli civarında evler kiralanır. Yazlık sinemanın makine dairesini kiralayanlar daha şanslıdır. Kira elektrik ve su parası  vermeyecek. Kocaman şehrin, kenar semtinde.
Bir çoğu kargıdan yapılma huğlar, zemini sarı tahtalı evlerdir. Mekanları çok belli değildi ama adresleri belliydi. Bakkal Ziya Okyay. 

Erkekler ağalarına,kadınlar ablalarına koşarlar. Çukurova 'da yağmur eksilmez, yağmurlu havalarda, Makamın önünde ki parmakçalı kahve de, Kadir'in kahvesinde, Makamın arkasında Mustafa'nın kahvesinde toplanılır. Çimento torbasının içinde mala,şakül,duvar terazisi,keser, Diğer köşede bel,kazma kürek le beklenilir. Kahveler bir nevi amale pazarıdır. 

İş bulunmazsa kahvelerde basra,bülüm,demine, tavla,altıkol üçlü oynanılır. Bazen şeker sucuğuna,şam tatlısına bahse girilir.25 adet şam tatlısı 1 kg şeker sucuğu bu kahvelerde yenmiştir.
Bu kahvelerde aşık Rıza, Vahit Çetin şiirler yazmış  aşık Rıza, Pullu Hasan mizahlar üretmişlerdir. 

Yaşı genç olanlar Şadi beyin,Ekenlerin,Dörtlemezlerin fabrikasında çırçır da çalışır. Diğerleri arap Seyfo çavuşun yanında, Belediyenin kanal işlerinde, bir kısmı da,paçacı da,hummusçu da,tatlıcıda. Büyük bir bölümüde, inşaat ustası, sıvacı, ve amaledir.

Delikanlıların,doğarken kesilmiş biletleri cebinde. Yaşamı var etmek için düşerler Çukurova  yollarına. Hapsolan umutlarda ,elem,keder talihleriydi. Çukurova akşamlarında sigaralarını teller,çaylarını demler türkülerden teselli ararlar. Özlemek zordur, gözler uzaktaki sevgiliye dalar, yürekler gam telinden ağlar.

Bunlar Çukurova'nın amale taburları, çekmedikleri yoksuluk,duymadıkları azar kalmadı, hor görülme, sıtma hastalığı, verem hastalığı da cabası.Zerk 'li namusu,şerefi ile çalışmış, kişiliğinden taviz vermemiştir. Onların ilkesi doğruluktur. Başını önlerine eğmemişlerdir. Elinde olanlar ile mutlu olmuşlardır. Gelenek ve göreneklerine sahip çıkmışlardır. 

Ağaların, beylerin ter kokuyor urumlu ( rum ) dedikleri,hor gördükleri bu insanlar olmasalar dı, işlerini kimler yapacaktı acaba ? İnşaatlarında harç makinesi,yük asansörü bunlardı. 

Kadınlar hizmetçi, temizlikçi,evin hanımının elektrikli ev aletleri yoktu ama çamaşır makinesi, bulaşık makinası,elektrikli süpürgesi, analarımız, bacılarımız dı. Eski bir mintana, işliğe, artan yemeğe, üç, beş kuruşa, karın tokluğuna  çalıştırılmıştır. 

Baharın gelmesiyle,Zerk'e dönüş hazırlığı başlar. Siyah Sivas şapkasına uygun, siyah takım elbise ,birde ucu sivri siyah kundura aldın mı, değme keyfine... Hasır sergi ,teneke kazan, teneke teşt, sele , sepet, el leğen, irbik, gazocağı, sini ,nalin.
Pazen elbiselik alınır, eşya vagonuyla yola çıkılır..

Yoksul gurbetciler, vagon yolculuğunu tercih ediyordu. Kompartıman yolculuğu pahalı oluyordu. Hüsnenin oğlu Hüseyin, Kara Kasım, Aşcı Halil öncülüğünde, posta treninin arkasına takılan vagonla yola çıktılır. 

Vagonda ,şiirler,türküler, mizahlar anlatarak,Malatya'ya gelinilir,vagonu trenden ayırıp kör makasa alırlar. 3 saat sonra Kurtalan postasına vagonu bağlarlar, kafile başkanı Hüseyin Çetinkaya'ya gelince hazır olun, Kangal istasyonunu geçince, makiniste ,Köyümüz görülünce düdük çalınmasını rica ader.Tren Urmanlı dan görülünce, makinist acı acı düdük çalar. Vagonda ki Zerk'liler peşkir ve mendil sallayarak geldiklerini duyurur. Köydekiler havalara uçar 

Adana'cılar geliyiii,Adana'cılar geliyiii !

1962 yılında Zerk'in ismi değişti, Çaltepe oldu,kaderide ismi gibi değişti. Bir kaç köylümüzün dışında Tarsus'ta kalan olmadı. Mizahlarıyla, şiirleriyle,türküleriyle, sevinçleriyle,hüzünleriyle ,Almanya, Ankara, İstanbul ve İzmir'de Çaltepe'nin şubelerini açmak üzere dağıldılar. 

Gittikleri her yerde, ilim irfan yuvası Zerk'liyim- Çaltepe'liyim diye övündüler, gururlandılar. 

Kemal SARIKARTAL 
Şair-Yazar 
03-12-2005 

Adana'cıları 18 yıl önce yazdım. 
Zerk köyü sitesinde ve Caltepe
Az buz sitesinde yayımlandı. 
Okuduğunuz yazı kısa bir özettir. 
Devamı ileride çıkacak olan Zerk 
Kitabımda olacaktır .



Anahtar Kelimeler: ADANA'CILAR