HACI MEHMET DEDE

 HACI MEHMET DEDE

HACI MEHMET DEDE

İlahi bir emirle önce babaannemiz ardından Aziz dedemiz sonra sen gittin. Ölümün soğuk yüzünü benliğimize işlettin. İçimizden sizlerle birlikte bir şeyler koptu. Siz gittikten sonra anladık ki varlığınız bizim için çok büyük bir nimetmiş. Başımızda gölgenizin olması bile yetiyormuş. Siz gittikten sonra vefanın, dostluğun muhabbetin akrabalığın adı da tadı da çok değişti. Anladık ki yalnızlık hayatımızın bir parçası haline geldi. Kapitalist dünyaya direnen Osmanlı`nın son döneminde yaşayanlardan aldığı emaneti bizlere teslim etme derdinde olanlardan biriydiniz. Artık kalem nasıl yazmaya cesaret etsin ki; hangi güzelliğini hangi güzel kelimelerle ifade etsin. Hangi yaptığın hayırlı işleri yazsın. Hangi derdini kaleme alıp ta gönüldekileri kağıda döksün. Çamlıbel yaylarına çıktığımızda Peygamber mesleği çobanlık yaparken akşamları gaz lambası altında anlattığın Peygamber kıssalarını mı? Yoksa kışın köy odasına köylülere okuduğun Ahmediye kitaplarını mı? Musa (a.s.) kıssasını anlatırken heyecanlanmanı mı? Yoksa sabah namazına camiye giderken Haydi oğul diye namaza çağırmanı mı? Hangisini anlatayım ki? Sen bizim için bir örnektin. Kimine arkadaş kimine kardeş kimine dede kimine baba idin. Sen bize cömert olmayı kapıdan kimseyi boş çevirmemeyi öğrettin. Hele o uzak köylerden ilçe pazarına gitmek için gelenleri misafir eder çocuklarına da onlara hizmet ettirirdin. Bize, ?insan kendisine yakışanı yapar? der ve ardından ``Asıl azmaz bal kokmaz kokarsa yağ kokar onun da aslı katık(ayran)tır? atasözünü söyleyerek asil insanın ahlakıyla ancak asil bir insan olacağını öğrettin. Çalışmaktan yılmayan yıkılmayan adam. Her zaman çalışmayı seven iş deyince gayret eden adam. Seni hiç bir şey yıkamazdı ama amcamızın vefatı seni sarstı. O günden sonra rahatsızlandın. Bundan 6-7 yıl önce senin yanına geldiğimde ilk ameliyatını olmuştun. Dua et de tez öleyim oğul, dua et de tez öleyim oğul demiştin. Bundan sonra nice ağır ameliyatlar geçirdin nice hastalıklar atlattın hiç bir şey seni yıkmadı. Ama eşin, babaannemiz, bizim cici dediğimiz senin gözünün nuru evimizin can damarı, senin rahatsızlığında sana bakan, seni hayata bağlayan babaannemiz aramızdan ayrılınca senin için her şey bitmişti bu yüzden her şeyi bıraktın. Her şeyden vazgeçtin hatta yutkunmaktan bile vazgeçtiğin için beslenmeni direk mideden yapmak zorunda kaldılar. Aranızda öyle bir derin sevgi vardı ki ne o sensiz ne de sen onsuz yapabilirdin. Bir gün misafiri çok seven misafir deyince hemen sofralar hazırlayan babaannemize misafir var diye sofralar hazırlatmıştınız. Babaannemde misafirler kim deyince bizim köyden birinin adını söylemişler o da öyleyse bizim akrabalarımız deyip, evden uzakta olan zaman zaman köy odası olarak ta kullanılan misafir odasına gelip sofra başında seni ve amcamlarla bizi görünce nerede misafirler demişti. Sen ise yahu hanım hepimiz dünya da misafir değil miyiz diyerek tebessüm etmiştiniz. Şimdi sizler asıl yurdunuz olan ahiret yurdundasınız. Bizler misafir kaldık burada. Bir gün bizde bu hal ile hallendiğimizde inşallah gülerek cennette ve o Peygamber (s.a.v.) sancağı altında tüm ümmeti Muhammet ile Cemalullahı seyrederiz. Bizi üzen ölüm değil sizin aramızdan ayrılmanız bizi burada yalnız bırakmanızdır. Bizler siz hayatta iken gelip derdimizi size açardık. Şimdi sizler gidince biz kime dert yanacak kimden nasihat alacağız? Başlar olmayınca ayaklar baş olurmuş derler bizler sizler gibi nasıl olabiliriz bilmiyoruz. Şaşkınlığımız, üzüntümüz, birazda büyüksüz, öndersiz kalmamızdan. Rabbim sizi asıl yurdunuzda utandırmasın. Bizi de burada Allah kendine layık bir kul Habibine layık bir ümmet ve büyüklerimize de hayırlı, onların amel defterini kapattırmayan birer evlat eylesin.

Anahtar Kelimeler: 0