3. MAHALLE

3. MAHALLE

3. MAHALLE

Başlık roman, hikaye ismine benzese de, içinden çok hikaye çıkacak gündemimizdeki bir konu anlatılacaktır.

Siyasi retorikte yerini alan "mahalle" ve ötekileştirme sıfatlarıyla günlük yaşamdan siyasi düşünme ve davranış kalıplarını içine alan bu kavramı biraz irdeleyelim.

Yazıda birinci mahalle modern-laik "muhafazakar"-yaşam ve dış görünüşünde liberalleri tarif ederken, ikinci mahallede; yenilikçi- gelenekçi "muhafazakar"- talepte liberal, davranan kesimi anlatmaktadır.

Burada fiilen olmayan, ama zihinsel var olan üçüncü mahalleyi, gerekliliğini ve olabilirliğini açacağız.

Cumhuriyetle beraber merkezi tarif eden birinci mah. 70`lerde başlayan kente göç,80`lerde Özal ile ekonomik kazanımlarla hızlanırken, son 10 yılda, sürecin doğal sonucu da olarak, kesintisiz iktidarın da desteğiyle kırsal ve kenarların merkezi talep ederek, aslında pastaya ortak olmasıyla rahatsızlıklarını kültürel semboller üzerinden yapmaktadır. Buradaki patırtının büyüklüğü makam-para: güç pastasındaki paylarının azalması, hatta sonraki nesillerde bitmesidir.

Merkeze yerleşmekte olan 2. mahallenin sakinleri, artık öykündükleri bu alemin yaşayış kalıplarını, aslında batı kaynaklı, kendi kültürleriyle harman-sentez yaparak, haklı bir rövanş gösterisiyle de yaşamaktadır. Misal; önüne İslami - dini-alternatif sıfatlar koyarak, bankacılık-defile-otel-eğlence mekanı gibi...

Sistem, eylem, mekan aynı sıfat yeni...

Yat` a binilecek, ama haşemayla, Paris `e gidilecek lux lokantada; masa da bordeux şarabı yerine evian su içilecek. Örnekleri çoğaltabilirsiniz. Buraya kadar üç aşağı beş yukarı bilinen şeylerin tekrar tespitini yaparak önümüzdeki süreçte, belki de; ortak yaşama modelinin anahtarı olan 3. mahalleyi tanımaya çalışalım, zihinlerde ki arka planı anlayarak.

Yeni mahallenin kurucuları; sadece bu iktidarı hatırlayan, dolayısıyla iki taraf içinde rövanşist duyguları ol[a]mayan 20?li yaş gurubu olacaktır, her türlü zıtlığa rağmen. Zira 25 yaş üstüyle, bunların arasında Türkiye siyaseti algısı bir kuşak farkı kadardır.

***

Bu kategoride ki kuşağı" taksim-gezi "nin ilk günlerinde, çoğunluğun da, masum ve haklı gördüğü talep ve

davranışlarıyla, siyasi -kültürel reflekslerini, beslendikleri kaynaklarını tanımış olduk.

Karşı mahalledeki çağdaşlarının ve hem cinslerinin nötr kalmaları, aktif siyasi yapı içindeki kayıtlı üyeler dışında, her iki kesimin yaşıtları, eşyanın doğası gereği, aile içi aktarımlar dışında ortak aldıkları; interaktif etkiler, aynı zevkler, tepkisel davranışlar gösterdiğinin bize ispatıdır. Bu ortak kümede zurnanın zırt dediği yer yine baş örtüsüdür.

Zira tarihsel genetiğinde ki "özgür-emperyal" kodları gereği, İslamlaşan, Araplaşmayan Türk?ler, coğrafik ve iklimsel etkilerle de kılık kıyafette evrensel ölçüleri tercih ederken, erkekler; ideolojik semboller taşı[ya]mayan ortak tarz giymektedir.

Din`in emri gereği kadınlar başını örterken, karşı mahallenin hem cinsleriyle ayrışmakta ve dışarıda (kamusal alanı slogan haline geldiği için kullanmadım) ideolojik sembol diye yaftalana gelmiştir.

***

Yağmacı sermayenin tabiatı gereği; talep yaratan ve öne alan, tüketim iştahı yaratan anafor da, desteklenen "İslami" moda algısı oluşturan defilerle arttığı gözlemlenen başörtüsü-tesettür tercih edenlerin sayısal artışı, aslında önceden kenarda -kıyıda-köşede olanların merkezde boy göstermesiyle de izah edilebilir.

Kadınların, erkeklerin aksine, karşı cins için debilde, kendine ve hem cinsine karşı "süslendiği" gerçeği üzerinden gidersek, kültürel kimlikten soyutlanmış insan fıtratı sonucu bu rekabette, tüketim mekanizmalarının da tahrikiyle, "kapalı" kadınlar ", "öteki"nin süslenme-ifade etme serbestliğinin kendinde ( tercihli ve cebren) olmadığı zannıyla kullanılan materyaller ve karşı cinsin  `yasak-çekim` ilgisiyle bir adım öne çıktıkları da söylenebilir.

Birinci mahallede ki kadınların etkisinde kaldıkları feminist akım ve kültürel-inanç serbestliğiyle alkol ve sigara alışkanlıklarıyla MASKÜLEN KADIN özentisi albeni de geri kalışın diğer faktörüdür. Bazılarına iddialı gelecek tanımlamayı, daha spesifik ve başka coğrafya dan örnekle açalım.

Orta doğu coğrafyasında dışarıda ( hadi! kamusal alan ) ol[a]mayan kadınların, kendini sadece bir çift gözle ifade (sergileme) etme biçiminde; göz ve çevresinde ki ağır-zahmetli makyajı, isyanı, belki hayallerini anlatan bakışlar, nefsin-fıtratın dışa vurumudur. Belki de "insan süsü yüz, yüzün süsü göz dür" sözünün en somut şeklidir.

Zaten; bu coğrafyada göz ve çevresi makyaj malzemesi, aparatlarının çok tüketilmesi de iddiamızın tamamı olmasa da çoğunu ispatlamaktadır.

Buraya kadar anlamaya, anlatmaya çalıştığımız "iki mahallenin" zihinsel ortak alanı olacak 3.mahalle tahayyülümüz mekansal olarak ;popüler yaşamın sloganı da olan "reina ,sortie" gibi mekanların yanı başında açılan "hugga" gibi alternatifler de , aksine ayrımı derinleştirmeyip, ekonomik-sınıfsal olacağı gerçeğini düşündürmektedir.

***

Küresel sermayenin düzenlediği şehir planında, laik-anti laik gibi mahalleler sermayenin ontolojisin de olmadığı için, uygulamaya konulan yapılanma da mensuplarının iki mahalleyi taşımasıyla fiilen gerçekleşmiştir, hızlanarak da gelişecektir.

Hayal edilen 3. mahalle; içinde etnik -dini -kültürel -ekonomik farklılıklarla beraber geleneksel mahallede var iken burada ki paradoks siyasi dönüşümlerde ki sermayenin belirleyiciliğini işaret etmektedir.

90`ların başında aktif ve yoğun olarak, kamusal alandan önce siyasete monte edilen kadın oy devşirirken talepleriyle, hırsıyla, talep edilmenin kozuyla "öteki" kadar kadın olduğunu önce kendine, sonra karşıya ispatlamıştır.

Laik mahallede son yıllarda popüler olan; modern!lerce kaleme alınan tasavvuf kitaplarının çok okunması, kadim zamanların "kassas"ları gibi , görsel teknolojide aynı görevi yapan (N.Hatipoğlu vb.) "dini şovmen" lerin rağbet görmesi ,dinle direkt alakası olmasa da, anlamada eşik sayılacağından,ötekiyle de ortak zemini oluşturacaktır.

Yazının başında değindiğim; öncekiler gibi rövanşist duygusu, sadece ebeveyn aktarımı kadar, yoğun olmayan yeni nesil özellikle de kadınlar zihinsel 3. mahalleyi kuracaklardır, er geç...

***

Yazanın notu:

Bu süreç reel durum olup, ilerisi; gelişe göre tahmindir. Bunu belirleyen baş faktör KAPİTALİZM?dir.

Tam da buraya uyan bir hikayeyi de paylaşalım.

"Geçmiş zaman da; at sırtında kasabaya giden ağa, yanında yaya giden uşağına, vakit de geçirmek için, yoldaki kurumakta olan hayvan pisliğini göstererek ` bunu yersen malım, atım sana` der. Fakirlikten canı yanan uşak, pisliği yiyerek ata kurulur.

Köye dönüşte gururu incinen uşak aynı teklifi eski ağaya yapar, zaten pişman olan adam hemen yer ve atına biner.

Köye girişte uşak ağaya döner ; ` ağam çıkışta sen ağa ben uşaktım, şimdi yine aynı da biz bu b.ku niye yedik`der.

3. mahalle, geleneksel mahalleyi arzuluyorsa, bize bu b.ku yediren de, birlikten bireyselliğe dönüştüren kapitalizm?dir.



Anahtar Kelimeler: 0