ASLINDA AŞK?

ASLINDA AŞK?

ASLINDA AŞK?

Upuzun bir yol uzanıyor önümde. Yol boyu rengarenk evlerin ve ferah caddenin tek süsü olan çam ağaçları göze çarpıyor. Önümde oturan arkadaşlarım yaşça benden büyükseler de dünyaya açık pencerelerinde özel bir minder atmışlar bana da... Yani sohbetlerimizde yaşı, nüfuzu, tarihi sokmazlar aramıza...

İki çocukları var. Biri 12 diğeri 5 yaşında. İkisi de iyi okullarda, iyi eğitim alan, iyi yetiştirilmiş çocuklar. Biri kız biri erkek. Bir de kedileri var... Bazen uzun vadede kapıldığım endişelerden bahsederim onlara. Gülerler ama merakımın yanına düşen bir içtenlikle anlatırlar; bir çocuk yetiştirmek nasıl bir maceradır aslında... 14 yıldır beraberler.

***

Önümüzde uzanmakta olan sahilin sonunda indik arabadan. İnerken el ele tutuştuklarını gördüm. Birden onları ilk defa el ele gördüğümü düşündüm. Ne fazladan bir sevgi gösterisine, ne de yadırgatan bir boşluğa rastladım onların ilişkisinde bugüne dek. İlk defa el ele tutuşmuş olduklarını fark etmek şaşırtmadı beni hayır, hoş bir gülümseme doğdu içime. Aparmanın yedinci katında bana ayırdıkları odamda cama vuran rüzgar sesini dinledim uzun bir süre. Uçsuz bucaksız mavi denizi.. Güneşin denizin üzerindeki çırpınışlarını düşündüm? "Aşk var değil mi?" diye soran genç kızın mavi gözleri geldi aklıma, insanın gözbebeklerinde güneşler çırpınır o yaşlarda. Sonraları bir gelip bir kaybolmaya başlar gözlerde güzel havalar... Hani aslında "ne olur var de" diye sorulan soruya "iyi ki var" dedim.. "İyi ki aşk var dünyada." Güzel yanakları kızardı genç kızın. İçi rahatladı sanki. Hindeki kitabı göğsüne bastırıp daha bir yerleşti oturduğu koltuğa. Biri daha söylemişti işte, evet aşk vardı... Karşımdaki gökyüzünü izlerken oturduğum koltukta bazen söylemediklerimizin yalan olup olmadığını düşündüm. Saklananlar da yalan sayılır mıydı? Yani evet, aşk vardı ama aşkın bitimli olduğunu söylemeyerek yalan mı söylemiştim ben o genç kıza? Yoksa söylemeli miydim? "Aşık olacaksın, bitecek; bir daha sevemem sanacaksın ama yine seveceksin. Bir daha seveceksin.. Eskiden kalan bütün masallara şaşıracaksın, şarkılara inancın kırılacak, hiç yaşanmamış, yaşanması imkânsız yalanlarla kandırıldığını düşüneceksin. Sertleşecek, hırçınlaşacaksın. Mutsuzluğunun öfkesini çıkaracaksın başkalarından. Düzene uyum sağlayanla düzenin dışında kalan parçan hiç kavuşamayacak birbirine... Bir gün aşk bitecek.. Aşk bittiğinde yerine ne koyabileceğini düşüneceksin... Eğer aşkın boşalan koltuğunu dolduracak bir şey bulamazsan o zaman sen de `tutunamayanlar` listesine gireceksin.."

***

Ertesi sabah bizi güneşten koruyan tentenin altında ve tatlı bir esintinin eşliğinde kahve içiyorduk. Fincanımı masaya bırakırken "dün arabadan inerken el eleydiniz" dedim arkadaşlarıma... Güldüler. "Bu yaştan sonra düşmesin diye tutuyorum elinden" dedi erkek olanı. Karısı o çok sevdiğim şen kahkahalarından birini patlattı. Sevgiyle kolunu tuttu kocasının...

***

Aşk aslında başından beri "düşmesin" diye birinin elinden tutmak değil midir zaten? Aşk bittiğinde yerine koyacak bir güven, bir ortak yaşam, bir ortak sevinç, bir ortak endişe, bir ortak bekleyiş yoksa elini bırakıyor insan... Bir bakıyorsun ki düşmüşsün...



Anahtar Kelimeler: 0