"kalbimin derinlerindeki ey unutuş
rüzgâra bırakılan hayaller
süzgün göğün tılsımına yenilmiş
/iğreti düşeri kimler anlayacak/
kesik çayırlara vuran şavkımı
sağılmış günün çığlığını
/fasılasız soy şiirler emzirir belki/
kalbimin derinlerinde ki ey sükunet
/kelimesiz aldanışlara beni bırakma/
kader mühürlemişse zamanı
İçimin sürgün coğrafyasında ki
çağıltılar niye
hangi yana baksam
/yüzüm dökülecek/
ebrulu bir düş gibi
araftayım
isimsiz dağların
içime akıttığı nehirler
sarıp sarmalıyor vahalarımı
tılsımın kaybetmiş
şiirler söylemeli belki de,
belki de yürümeli soy yılkılar gibi
belki de susmalı
belki de dönmeli
/sahipsiz ülkelere/"
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Söz geçiremediğimiz, geçirsek dahi gecenin enöte vaktinde içimizi yakıp kavuran hayallerin kurbanıyız. Uslanmaz bir çocuk gibi bizi çepeçevre sarıp, olur olmaz alınganlıklarla yüreği sığaya çeken hayaller Tılsımına yenildiğimiz, her seferinde yeniden yenildiğimiz hayallerimizin kurbanıyız. Aşka burun kıvıran yılların, yıl içinde asra bedel anların, tanıdık ellerde sükûn bulması gibi. Uçarı, mühürlü, kırılgan, alıngan hayallerimizin kurbanıyız
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Olmaz denileni olur yapmak için, anlam içindeki anlamları, ayın on dördü ile bütünleyen hayallerimizin kurbanıyız aslında Söz geçiremediğimiz, geçirsek dahi her seferinde, yüreğimizi iflah olmaz yenilgilere götüren hayaller Olmaz dediğimiz, olsa dahi yine yeniden olmazlar içinde kör kuyularda boğulduğumuz hayallerimizin kurbanıyız. Işığı olmayan hayallerin, gerçekleşmemesi için adeta savaş verdiğimiz, kaderin mührüne boyun egen, arı duru bir adanmışlıklarla birlikte
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Kaderin yazdığı bir oyun belki de bu. Oyun içinde bir oyun Rollerin pay edilmesiyle başlayan ve her seferinde mührün dışına çıkmamayı öğreten bir duruluk Asırlara yayılan bir tanışıklık misali, gönle söz geçiremeyen hayaller manifestosu adeta. Kaderin, zamana yaydığı hükmünün, anı anında yerini bulması gibi.
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Paytak paytak düşe kalka yürüyen bir çocuğun, eli yüzü toza bulanış masumiyeti eşliğinde, yüreği yerinden oynatan ismiyle birlikte, koca gülümsemeyi emanet etmesi anında. Kaderin içinde bir kader vardır hükmü gereği, kaçılamadığı kaçılsa dahi değişik zaman ve mekanlarda isimlerin en güzelinin insanın karşısına çıkarılması gibi. Kaderden kaçılamayacağını öğreten bir sükûnetle, hayallerimizin kurbanıyız hepimiz. Kaderimizin, kaderin içinde bize doğru sökün eden yürüyüşlerin kurbanıyız aslında
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Uzak iklim şarkılarını, turnalardan dahi araklamaya cesaret edemeyen bir adanmışlıklar manifestosunun, gecenin en tenha vaktinde, ay ile söyleşmeye tutulması gibi.
Hepimiz, hayallerimizin kurbanıyız işte. İçimizdeki koca şehrin ayak izlerine aldırmadan, asude yalnızlıklara bile bile hüküm giyme gibi. Sürgünler içindeki sürgünleri, arı duru bir zarafetin yüreğine rehin verme misali
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Hiç birimiz kötü değiliz aslında. Hiç birimiz, destansı bir güveni yer serecek kadar vefasız değiliz aslında Boran olsa da, kar olsa da, yollar kapansa da, bir omuzda soluklanmanın hayali değil mi kovaladığımız?. Sırtımızı dayayıp, öte hülyalara daldığımız dağlar değil mi, bizi destandan destana ileten?
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Adanmışlıkların, yarım kalmışlıkların, bütünün diğer yarısını aramışlıklarımızın kurbanıyız aslında Soğuk titrek ellerin,birbirini asırlardır tanıması misali.Uçarı, süzgün, kekremsi bakışlar eşliğinde, yüreği zangır zangır titreten hayallerin kurbanıyız hepimiz .Dağ gibi bir yüreğe, dağ gibi bir adanmışlığa, dağ gibi hüzünlere dair her şey, masumiyete ram olmuş ellerde sükun bulan bir gül gibi, içsel zarafetin şiirleşmesi sanki.
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Sürgün içinde bir sürgün. Başını alıp pare pare dağlara gitme arzusu. Sürgün içinde, gönlü sürgünler ülkesinden bir diğerine atmak gibi. Peki ya içimizde taşıdığımız sürgün ne? Hangi anlam, anlam içindeki anlam kadar anlamı içselleştirebilir? Hangi şiir anlatabilir, ayın yüreğe hükmeden tılsımını? Hangi çiçek saklar, bağrındaki bulmacaların sırrını? Hani güzellik anlatır, zarafetin yüreğini taç yapan asudeliğini? Hangi hüzün bayraklaştır, gözyaşının kekremsi manifestosunu
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Kötü değiliz aslında. Hepimiz sadece hayallerimizin kurbanıyız.
Güneşten ışığını alıp, onun etrafında bir gölge gibi dönen nice şey kadar asudeyiz aslında. Sadece güneşe meftun, sadece güneşe hasret Kötü değiliz ki hiç. Günahlarımızı derelerde bir çakıl taşı gibi yıkayabilecek erdemlerde az değildir içimizde. Ama illa da bile bile, isteye isteye olmazları oldurma aşkı hayali ile kurbanıyız hayallerimizin.
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz Alınganlıklarımızın, yenilgilerimizin, hasretlerimizin, zaferlerimizin kurbanıyız aslında
Sürgünlerin, adanmışlıkların, deli divane dağ şiirlerinin, hüzünlerin ve hazanların kurbanıyız biz bilmeden Kötü değiliz de hani Sadece ama sadece hayallerimizin, bizi kurban ettiği anlamlarda, yüreğimizi sürgünler ülkesinden bir diğerine savuran bilinmezleriz
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Yenilgilerimizin, hasretlerimizin, sevdalarımızın, mahcupluklarımızın, zaferlerimizin kurbanıyız aslında Yüreği sığaya çeken hayallerin. Olmazları olduramamanın verdiği nedameti, kendi içinde bilerek, soy yılkılar gibi başını alıp doruklara revan olma misali. Ya da mahzun bir endam ve eda ile hüznü de çıkınına alarak bir derviş gibi gitme misali. Mahzun bir dervişin, yüreğini yükünü de yanına alarak gitmesi gibi
Gölgelerin ardına sakladım kusurumu.
Sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin,
Ben burda damla damla eriyip akıyorum.
Yine de, çiğnetemem kimseye gururumu,
İstenmediğim yeri sessizce terk ederim,
Hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
Mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim...
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Hüznün, mutluluğun, yarım kalmışlığın, yarımın yarısını arayışın kurbanıyız aslında. Sana ait olan bir yüreğin çektiği acıları, kendi acın bilme gibi kırılganlıkların kurbanıyız aslında. Ağır hüzün seanslarını kendi içine çeke çeke paylaşmayı murad eden bir anlam içindeki anlam ile yarını olmayan hayallerin kurbanıyız hepimiz Alınganlıklarımızın, yenilgilerimizin, hasretlerimizin, zaferlerimizin kurbanıyız aslında Sürgünlerin, adanmışlıkların, deli divane dağ şiirlerinin, hüzünlerin ve hazanların kurbanıyız farkında olmadan
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Hasretlerimizin, içimizi yakıp kavuran asil duruşları ile birlikte, ne menem bir tutsaklıkları daha anlamadan, kaderin verdiği hükme boyun eğmek zorunda kalan bütün hiçliklerle hayallerimizin kurbanıyız aslında
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Yarını olmayan hayallerin kurbanıyız. Düşlerin, ideallerin, sıra dışılıkların kurbanıyız. Bulutların ardında, adeta zarafeti kıskandığı için ortaya çıkmamak için uğraş veren ayın, içimize saldığı ay aydınlık düşler gibi hayallerimizin kurbanıyız. Şehrin en kenarında, gece ışıklarının en ölgün olduğu zamanda, kadife bir sesin insanı masaldan masala götüren tılsımını içselleştire içselleştire, gözyaşlarını yüreğe akıtan an içinde bir anı yaşama misali. Zamanın hiç geçmemesini dileyen bir arzuyla, kaderin mührünü daha da kavi kılma dürtüsünün verdiği kekremsi hüzün ile, ay aydınlık alına, veda sukutunu emanet eden bir hiçlik ile kurbanıyız hayallerimizin
Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz
Alınganlıklarımızın, yenilgilerimizin, hasretlerimizin, zaferlerimizin kurbanıyız aslında
Uçarı, masum ve yüreğe söz geçiremeyen hayallerimizin. Tepelerin ardından doğan ayla söyleşen bir asudelik eşliğinde, gönlü zangır zangır titreten şarkıların, nakaratının mırıldanması gibi her şey. Derin iç geçirişlerin, kekremsi düşlerin, destansı bir aşkın dağ gibi bir omuzda sükûn bulması gibi Hepimiz hayallerimizin kurbanıyız işte. Olmazı olur yapamayan hayallerimizin Uçarı, süzgün, masum hayallerin Paytak paytak, düşe kalka yürüyen bir çocuğun, şiirsel bir ismi bünyesinde barındırması gibi
OSMAN ÇELİK