Hayallerimizin Kurbanıyız...

Hayallerimizin Kurbanıyız...

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz… Uçarı, masum ve yüreğe söz geçiremeyen hayallerimizin. Tepelerin ardından doğan ayla söyleşen bir asudelik eşliğinde, gönlü zangır zangır titreten şarkıların, nakaratının mırıldanması gibi her şey. Derin iç geçirişlerin,

 

"kalbimin derinlerindeki ey unutuş

rüzgâra bırakılan hayaller

süzgün göğün tılsımına yenilmiş

/iğreti düşeri kimler anlayacak/

 

kesik çayırlara vuran şavkımı

sağılmış günün çığlığını

/fasılasız soy şiirler emzirir belki/

kalbimin derinlerinde ki ey sükunet

/kelimesiz aldanışlara beni bırakma/

 

kader mühürlemişse zamanı

İçimin sürgün coğrafyasında ki

çağıltılar niye

hangi yana baksam

/yüzüm dökülecek/

 

ebrulu bir düş gibi

araftayım…

isimsiz dağların

içime akıttığı nehirler

sarıp sarmalıyor vahalarımı

 

tılsımın kaybetmiş

şiirler söylemeli belki de,

belki de yürümeli soy yılkılar gibi

belki de susmalı

belki de dönmeli

/sahipsiz ülkelere/"

 

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Söz geçiremediğimiz, geçirsek dahi gecenin enöte vaktinde içimizi yakıp kavuran hayallerin kurbanıyız. Uslanmaz bir çocuk gibi bizi çepeçevre sarıp, olur olmaz alınganlıklarla yüreği sığaya çeken hayaller… Tılsımına yenildiğimiz, her seferinde yeniden yenildiğimiz hayallerimizin kurbanıyız. Aşka burun kıvıran yılların, yıl içinde asra bedel anların, tanıdık ellerde sükûn bulması gibi. Uçarı, mühürlü, kırılgan, alıngan hayallerimizin kurbanıyız…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Olmaz denileni olur yapmak için, anlam içindeki anlamları, ayın on dördü ile bütünleyen hayallerimizin kurbanıyız aslında… Söz geçiremediğimiz, geçirsek dahi her seferinde, yüreğimizi iflah olmaz yenilgilere götüren hayaller… Olmaz dediğimiz, olsa dahi yine yeniden olmazlar içinde kör kuyularda boğulduğumuz hayallerimizin kurbanıyız. Işığı olmayan hayallerin, gerçekleşmemesi için adeta savaş verdiğimiz, kaderin mührüne boyun egen, arı duru bir adanmışlıklarla birlikte…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Kaderin yazdığı bir oyun belki de bu. Oyun içinde bir oyun… Rollerin pay edilmesiyle başlayan ve her seferinde mührün dışına çıkmamayı öğreten bir duruluk… Asırlara yayılan bir tanışıklık misali, gönle söz geçiremeyen hayaller manifestosu adeta. Kaderin, zamana yaydığı hükmünün, anı anında yerini bulması gibi.

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Paytak paytak düşe kalka yürüyen bir çocuğun, eli yüzü toza bulanış masumiyeti eşliğinde, yüreği yerinden oynatan ismiyle birlikte, koca gülümsemeyi emanet etmesi anında. Kaderin içinde bir kader vardır hükmü gereği, kaçılamadığı kaçılsa dahi değişik zaman ve mekanlarda isimlerin en güzelinin insanın karşısına çıkarılması gibi. Kaderden kaçılamayacağını öğreten bir sükûnetle, hayallerimizin kurbanıyız hepimiz. Kaderimizin, kaderin içinde bize doğru sökün eden yürüyüşlerin kurbanıyız aslında…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Uzak iklim şarkılarını, turnalardan dahi araklamaya cesaret edemeyen bir adanmışlıklar manifestosunun, gecenin en tenha vaktinde, ay ile söyleşmeye tutulması gibi.

Hepimiz, hayallerimizin kurbanıyız işte. İçimizdeki koca şehrin ayak izlerine aldırmadan, asude yalnızlıklara bile bile hüküm giyme gibi. Sürgünler içindeki sürgünleri, arı duru bir zarafetin yüreğine rehin verme misali…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Hiç birimiz kötü değiliz aslında. Hiç birimiz, destansı bir güveni yer serecek kadar vefasız değiliz aslında… Boran olsa da, kar olsa da, yollar kapansa da, bir omuzda soluklanmanın hayali değil mi kovaladığımız?. Sırtımızı dayayıp, öte hülyalara daldığımız dağlar değil mi, bizi destandan destana ileten?

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Adanmışlıkların, yarım kalmışlıkların, bütünün diğer yarısını aramışlıklarımızın kurbanıyız aslında… Soğuk titrek ellerin,birbirini asırlardır tanıması misali.Uçarı, süzgün, kekremsi bakışlar eşliğinde, yüreği zangır zangır titreten hayallerin kurbanıyız hepimiz….Dağ gibi bir yüreğe, dağ gibi bir adanmışlığa, dağ gibi hüzünlere dair her şey, masumiyete ram olmuş ellerde sükun bulan bir gül gibi, içsel zarafetin şiirleşmesi sanki.

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Sürgün içinde bir sürgün. Başını alıp pare pare dağlara gitme arzusu. Sürgün içinde, gönlü sürgünler ülkesinden bir diğerine atmak gibi. Peki ya içimizde taşıdığımız sürgün ne? Hangi anlam, anlam içindeki anlam kadar anlamı içselleştirebilir? Hangi şiir anlatabilir, ayın yüreğe hükmeden tılsımını? Hangi çiçek saklar, bağrındaki bulmacaların sırrını? Hani güzellik anlatır, zarafetin yüreğini taç yapan asudeliğini? Hangi hüzün bayraklaştır, gözyaşının kekremsi manifestosunu…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Kötü değiliz aslında. Hepimiz sadece hayallerimizin kurbanıyız.

Güneşten ışığını alıp, onun etrafında bir gölge gibi dönen nice şey kadar asudeyiz aslında. Sadece güneşe meftun, sadece güneşe hasret… Kötü değiliz ki hiç. Günahlarımızı derelerde bir çakıl taşı gibi yıkayabilecek erdemlerde az değildir içimizde. Ama illa da bile bile, isteye isteye olmazları oldurma aşkı hayali ile kurbanıyız hayallerimizin.

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz… Alınganlıklarımızın, yenilgilerimizin, hasretlerimizin, zaferlerimizin kurbanıyız aslında…

Sürgünlerin, adanmışlıkların, deli divane dağ şiirlerinin, hüzünlerin ve hazanların kurbanıyız biz bilmeden… Kötü değiliz de hani… Sadece ama sadece hayallerimizin, bizi kurban ettiği anlamlarda, yüreğimizi sürgünler ülkesinden bir diğerine savuran bilinmezleriz…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Yenilgilerimizin, hasretlerimizin, sevdalarımızın, mahcupluklarımızın, zaferlerimizin kurbanıyız aslında… Yüreği sığaya çeken hayallerin. Olmazları olduramamanın verdiği nedameti, kendi içinde bilerek, soy yılkılar gibi başını alıp doruklara revan olma misali. Ya da mahzun bir endam ve eda ile hüznü de çıkınına alarak bir derviş gibi gitme misali. Mahzun bir dervişin, yüreğini yükünü de yanına alarak gitmesi gibi…

Gölgelerin ardına sakladım kusurumu.

Sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin,

Ben burda damla damla eriyip akıyorum.

Yine de, çiğnetemem kimseye gururumu,

İstenmediğim yeri sessizce terk ederim,

Hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu

Mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim...”

 

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Hüznün, mutluluğun, yarım kalmışlığın, yarımın yarısını arayışın kurbanıyız aslında. Sana ait olan bir yüreğin çektiği acıları, kendi acın bilme gibi kırılganlıkların kurbanıyız aslında. Ağır hüzün seanslarını kendi içine çeke çeke paylaşmayı murad eden bir anlam içindeki anlam ile yarını olmayan hayallerin kurbanıyız hepimiz… Alınganlıklarımızın, yenilgilerimizin, hasretlerimizin, zaferlerimizin kurbanıyız aslında… Sürgünlerin, adanmışlıkların, deli divane dağ şiirlerinin, hüzünlerin ve hazanların kurbanıyız farkında olmadan…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Hasretlerimizin, içimizi yakıp kavuran asil duruşları ile birlikte, ne menem bir tutsaklıkları daha anlamadan, kaderin verdiği hükme boyun eğmek zorunda kalan bütün hiçliklerle hayallerimizin kurbanıyız aslında…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Yarını olmayan hayallerin kurbanıyız. Düşlerin, ideallerin, sıra dışılıkların kurbanıyız. Bulutların ardında, adeta zarafeti kıskandığı için ortaya çıkmamak için uğraş veren ayın, içimize saldığı ay aydınlık düşler gibi hayallerimizin kurbanıyız. Şehrin en kenarında, gece ışıklarının en ölgün olduğu zamanda, kadife bir sesin insanı masaldan masala götüren tılsımını içselleştire içselleştire, gözyaşlarını yüreğe akıtan an içinde bir anı yaşama misali. Zamanın hiç geçmemesini dileyen bir arzuyla, kaderin mührünü daha da kavi kılma dürtüsünün verdiği kekremsi hüzün ile, ay aydınlık alına, veda sukutunu emanet eden bir hiçlik ile kurbanıyız hayallerimizin…

Hayallerimizin kurbanıyız hepimiz…

Alınganlıklarımızın, yenilgilerimizin, hasretlerimizin, zaferlerimizin kurbanıyız aslında…

Uçarı, masum ve yüreğe söz geçiremeyen hayallerimizin. Tepelerin ardından doğan ayla söyleşen bir asudelik eşliğinde, gönlü zangır zangır titreten şarkıların, nakaratının mırıldanması gibi her şey. Derin iç geçirişlerin, kekremsi düşlerin, destansı bir aşkın dağ gibi bir omuzda sükûn bulması gibi… Hepimiz hayallerimizin kurbanıyız işte. Olmazı olur yapamayan hayallerimizin… Uçarı, süzgün, masum hayallerin… Paytak paytak, düşe kalka yürüyen bir çocuğun, şiirsel bir ismi bünyesinde barındırması gibi…

                                                                                                                                            OSMAN ÇELİK



SAMET
5.04.2015 21:06:03
Osman ABİ, BU NE MUHTEŞEM BİR YAZI.Bu ne muhteşem bir anlatış. Abim seni alkışlıyorum. HİÇ BİR YAZAR, AYI VE GECEYİ VE HAYATI BÖYLE GÜZEL ANLATAMAZ.

NESRİN
5.04.2015 21:58:52
AY IŞIĞI YAZINI BESLEMİŞ ARKADAŞIM.günümüzde ayın güzelliğini görebilen kaç kişi var? BAŞTAN AŞAĞIYA YAZI DEĞİL,SANKİ UZUN BİR ŞİİR...çok güzel arkadaşım gerçekten...

AHMET
5.04.2015 22:42:47
ÇOK HOŞ BİR ANLATIM.Kalbindeki bahsettigim buyük enerjiyi görüyorum.Kabına sığmayan enerjiyi okuyorum.

İCLAL
6.04.2015 10:42:51
Çok tatlı bir yazı.Senin aksi yazıların var kendin gibi ama bu tür yazıların daha güzel. İnsan okudukça okyası gelyor.

Hüseyin Yılmaz
6.04.2015 11:14:15
Üstadım; Hayaller ve ins... Olmazsa olmazımızdır hayallerimiz, kimi zaman başımızı yasladığımız bir ana kucağı, kimi zaman mutluluktan uçtuğumuz bir yar ocağı... İnsan himmeti kadardır. Liderim - "Biliyorum, durmak yok. Biliyorum, zaman yok. İçim içime sığmıyor. İşlerimizde çok başarılı olmak istiyorum. Hemen istiyorum, hayallerim, emellerim, niyetlerim yaşanır olsun." diyor ve ben de o yoldayım elhamdulillah. Vesselam...

İlkim
6.04.2015 11:22:43
GEÇEN GECE NÖBETTE İKEN,GERÇEKTEN AYI İZLEDİM.etrafındaki o halelerde çok güzeldi.Artık insanlar aya bakıp huzur duymuyorlar.Bu güzel yazı ile bize farkında olamadığımız şeyleri anımsattığın içün çok teşekkürler.

MİMAR
6.04.2015 18:08:23
YAZININ MİMARİSİ BU BENCE.GÜZEL AKICI.Dostum umarım ırmak yoktur sonunda.

Fatih
7.04.2015 07:50:24
Osman hocam tuhaf bir insansın valla.ATA BİNER,şiir yazar,takmazsın hayatı.HELE SENİN DİK BAŞLI AKSİ YAZILARININ HAYRANIYIM.iyi ki senin gibi bir dostum var...

SİNEM Yıldız
7.04.2015 10:25:28
Eeeee haklısın yani.HePİMİZ HAYALLERİMİZİN KURBANIYIZ.Sivas ta senin gibi yüreğe dokunan bir yazarın yazılarını okumak çok güzel.Böyle yazılar bence insanı yeniden kalbin güzelliklerine götürüyor.TEŞEKKÜRLER

ARİF KOÇAK
8.04.2015 07:32:25
Abi Merhaba, Belki beni hatırlamazsın. Sen Zara ŞEREFİYE`de görev yaparken,ben 3 ay orada vekil öğretmenlik yapmıştım. Senin evinde çok akşam geçirdim abi. Senden çok şeyler öğrendim.Sezai KARAKOÇ`u, İsmet ÖZEL`i,Gülten AKIN`ı, Cahit ZARİFOĞLU`nu senin sayende tanıdım. O günden sonra okumaya devam ediyorum. Yazılarını çeşitli yerlerde okuyup, görünce çok mutlu oluyorum. Sevgi ve saygılarımla... ARİF KOÇAK