O Dağlar.... O Dertler...

O Dağlar.... O Dertler...

Dağlar içinde bir dağım. Yüreğinin yükünü sırtıma saran adanmışlıkları, yüzümü ekşitmeden içmeye hüküm giymiş bir dağım. Derin derelerimin coşkusuna cevap veremesem de, içimde tarifsiz volkanlar kaynar nedensiz ve niçinsiz. Ay tutulsa, güneş burkulsa önce

 

Dalarım dipsiz derinlere dalarım
İçimde, bana biri ağlar
Çocuğum, hala hayal kurarım
Uyarım keyif akşamlar

Bir şarkıdan bir şarkıya tutunur
Bin yıldız koyarım bir kiraz dudağa
Gönül gider de hilale vurulur
Kan kırmızı ten taştan ayağa

Ölsem de kalsam da çare bulunmaz
İmkânsız bu sevda bu şehre sığmaz
Ölsem de kalsam da çare bulunmaz
İmkânsız bu sevda bu şehre sığmaz”

Dağlar içinde bir dağım…

Başı pare pare bulutlarla kaplı bir dağım. Çiğdemin çiçeğin raksıyla gönlümü keşanelere atarım her daim. Umarsız görünüşümün altında ne volkanlar kaynar, ne umutlar iner ötelerden ötelere… Derin iç geçirişlerimi hissettirmeden, hüzün ormanlarına kapılırım apansız. Destansı şiirler ve destansı aşklar yunup yıkanıp geliverse de önüme, susarım söyleyemem düşünceler içindeki düşüncemi…

 

Dağlar içinde bir dağım…

Bağrımı taşlar ile sıvasam da, engin göllerimde turnalar konaklar. Bin bir türlü çiçekler açar yücelerimin yücesinde. Bilemem anlatamam, derin derelerimin yaralarını. Bir tek kendi ellerim sarıp sarmalar beni. Bir tek kendi ellerim sarıp sarmalar tanıdık elleri…Dağlar içinde bir dağım, kendi derdinden habersiz bir dağım…

 

Dağlar içinde bir dağım…

Gece çökende yamaçlarımın üzerine, tuhaf bir hüzün kaplar içimi. Tuhaf bir nedamet sarıp sarmalar beni. Serkeş bir türkü kadar umarsız olsam da, dalamam içimin volkanlarının fısıltısına… Derin derlerimin çağıltısın kulak kabartırım; yüreğimin depremlerini duymamak için. Dağlar içinde isimsiz bir dağım…Dağlar içinde başı gelin başı bulutlarla hemhal yüce bir dağım…

 

Dağlar içinde bir dağım…

Ayın ılık siluetine benzetirler yüzümü. Aya benzer bir halimden bahsederler hep.Ay yüzlü bir dağım dağlar içinde. Esrik bakışlarımda destanlar dile gelir, nazenin sırrımda deli şiirler yağmalanır. Gecenin en gizemli anında, adeta ay kıskanır bendeki güzelliği. Bulutların ardından çıkamaz bir müddet. Alnımın, ay aydınlık düşlerinde sırlar içinde ne sırlar vardır.Ayın esrik rengine benzetirler yüzümü. Kırılgan, kekemsi, ebruli bir şşire benzetirler yürekler içindeki dağ yüreğimi. Ondandır belki de destansı hüzünler bırakmaz beni. Ondandır belki de yüreğinin yükünü sırtıma saran bir adanmışlığın adanmışlık hali. Dağım dağlar içinde. Güçlü olmaya hüküm giymiş bir dağım nedensiz ve niçinsiz…

 

Dağlar içinde bir dağım…

Yüreğinin yükünü sırtıma saran adanmışlıklar sarıp sarmalar bağrımı. Atamam, boşaltmama içimde dönüp duran boz bulanık suları. Atamam yüreğimin kahırdan sarkıtlarını. Dağlar içinde bir dağım… Sadece ama sade güçlü olmaya hüküm girmiş bir dağım. Acıyı yüzümü ekşitmeden içmeye hüküm giymiş bir kader mahkûmu gibi dağlar içinde umarsız bir dağım… Yüzeyimi kaplayan çiçeklere adadığım ömrüm, içimde kaynayan volkanları sezmemi engeller. Dağ olmaya, dağlar içinde dağ olmaya hüküm giymiş bir dağım…

 

Dağlar içinde bir dağım…

Dün sabah, tan vaktine az kala allı bir turna kondu göllerimin en alasına. Öte diyarların şarkılarını getirdi içime. Öte bir adanmışlığın şişe içinde saklı mektubunu getirdi apansız. Katar katar bir şiiri sarıp sarmaladı yüreğime. Dertler içinde bir dert fısıldadı yüreğime. Anlattı, kondu göçtü bir vakit. Uçtu öte diyarlardaki cananın yanına. Bakakaldım ardından… Bir tek kendi derdine çare bulamayan bir dağım dağlar içinde… Kumral bir şiirim nakaratını şaşırmış…

 

Dağlar içinde bir dağım…

Gelin başı bulutlarla azıcık söyleşmeye tutuşsam, eleğimsağma ile azıcık hasbihal etsem, yanıp yakılırım nedensizce… Onların yüreklerinin sızısını içime almaya yeltensem, kendi derlerimin derin yaraları gelir aklıma. Gecenin en tenha vaktinde, yaralarım sızım sızım kanar nedensiz ve niçinsiz… Dağım dağlar içinde. Bir tek, bir tek kendi derdine derman bulamayan bir dağım dağlar içinde…

 

Dağlar dağımdır benim
Gam ortağımdır benim
Söyletme çok ağlarım
Yaman çağımdır benim

Oy dağlar dağlar dağlar
Başı dumanlı dağlar
Yol verin yarim gele
Muhannet zalim dağlar”

 

Dağlar içinde bir dağım…

Yağmurun libasın giymiş çiçeklere abı hayat sunsam da, burkulurum içime doğru. Beni çepe çevre saran volkanlara kollarımı açmak istesem de açamam.  Yüzeyimi kaplayan rengarenk çiçekler korosu, içimin içine inmeme izin vermezler nedensiz. Dağlar içinde bir dağım… Sızım sızım sızlayan bir anlam olsa da yüreğimin labirentlerinde, öte bir hayale kendimi kaptıramam…Dağım dağlar içinde…

 

Dağlar içinde bir dağım…

Dün gece yalnız bir ahlat ağacı ile söyleştim az biraz. Bana sonsuzluğun sırrını fısıldadı sanki. Dağsın yücesin, yükün büyüğü sende, dağ olmak kolay değil” dedi. Dağların yükü dağ gibi olur” dedi. Dün gece bir yalnız ahlat ağacı öğretti bana, hayatın sırlar içindeki sırrını. Güze hasret yemişlerinden bahsetti. Bir çocuğun yumuk yumuk ellerinde nasıl sükûn bulduğunu anlattı. Bana dağsın… omuzlarında sükun bulan adanmışlıklara rağmen dağ gibi güçlü olmalısın” dedi. Her zerreyi rüzgâr öteye beriye savursa da sen dağsın dağ gibi dimdik sarsılmamalısın” dedi. Dün gece kenara sinmiş yalnız bir ahlat ağacı öğretti bana hayatın sırrını. Dün gece tenha bir ahlat ağacı ile söyleştim zamansız ve mekansız.

 

Dağlar içinde bir dağım…

Derin derelerimi kimseler görmezden gelse de, şerha şerha bağrımın akan sırlarıdır. Dağım dağlar içinde, kederden kervanlarım inse de düzlüğüme, hissettirmeden alırım koynumun girizgahlarına. Derin bir sukut, derin bir adanmışlık ve derin bir keder sarsa da, ay aydınlık yüzümü hissettirmeden bulurum yollar içindeki yolumu… Ama yinede ifşa etmem aşka dair söyleyeceklerimi. İçimde kaynayan onca volkana inat, bir derviş gibi başını alıp giden adanmışlığa varıp, söyleyemem ne destansı fırtınalara göğüs gerdiğimi… Dağım çünkü dağlar içinde.. Dağ olmaya hüküm giymiş bir dağım dağlar içinde…

 

Dağın yarasıymış

Derin dereler

Bir yaralı yalnız

Beni sanırdım…”

 

Dağlar içinde bir dağım...

Dağlar içinde bir dağım. Yüreğinin yükünü sırtıma saran adanmışlıkları, yüzümü ekşitmeden içmeye hüküm giymiş bir dağım. Derin derelerimin coşkusuna cevap veremesem de, içimde tarifsiz volkanlar kaynar nedensiz ve niçinsiz. Ay tutulsa, güneş burkulsa önce ben kırılırım içimin içinde. Tebessümümde ne kederler saklıdır, ne destansı sevdalar gizlidir. Dağlar içinde bir dağım… Bir tek kendi derdine derman bulamayan bir dağım… Ayın yüzüme inen esrik rengini giyinsem de bahar sultanının elleriyle, dağım işte dağlar içinde. Akasyaların yağmura olan destansı aşkını, omuzlarımda taşıyabilecek kadar asude bir dağım dağlar içinde. Kekremsi bir şiir, nazenin bir suskunluk, esrik bir keder içimin en içinde, bir çocuk coşkusu ile depreşip dursa da ben dağım dağlar içinde… Hüzün ben, hasret ben, adanmışlık ben, sukut benim…

Umarsız bir aşkı içselleştirsem de, haykıramam zaman ve mekân içinde. Dönerim içimin pınarlarına. Dönerim, deryalarımın kıyılarına. Burkulurum, yaralanırım, hüzün şiirlerini tebessümüme katarım. Ve sonra, nice sonra, nice sonra içimdeki kuşlar kıyıya vururlar, bir bir kanatları kırılır. Marallar göç ederler tepelerimden tepelerime… Omuzlarımın serkeş genişliğinde, asude bir baş sukut bulur… Ben bir dağım dağlar içinde… Susmaya hüküm giyinmiş bir dağım isimsiz dağlar içinde…

 

                                                                OSMAN ÇELİK



İCLAL
17.04.2015 09:33:02
Bu ikinci yorumum.Yazı kalktı yine geldi hayırdır. Neyse, güzel bir yazı Osman. Gerçekten insanın yüreğine dokunuyor.Geçen gün de yazdım ya. Senin bu yazı bana Ş.ŞEN ve M.CUMBUL`un oynadığı Gönül Yarası filmini hatırlattı. Film gibi yazı yazmışsın yine...Tebrik ederim.

HALDUN
17.04.2015 10:29:38
BU SENE BİZE ENFES BİR YAZILAR SERİSİ SUNUYORSUN OSMAN BEY...okudukça insanın okyası geliyor.BU YAZILARINI UMARIM KİTAPLAŞTIRIRSIN DA KÜTÜPHANEMİZDE YERİNİ ALIR....sevgilerimle Haldun

NESRİN
17.04.2015 11:00:00
EVEEEET yazılar dizinine devam arkadaşım...Allah için hoş yazmışın.Serum gibi insana hayat veriyor arkadaşım.

Salih Karaca
17.04.2015 20:17:06
Hangi dağ bu Osman Abi?KÖSEDAĞ,YILDIZ DAĞI,TECER DAĞI,KULMAÇ DAĞI...hangisi?DAĞ YAZIN BENCE ÇOK ORJİNAL.

İLKİM
17.04.2015 21:08:03
Köşe yazılarını okuyunca çok sert gelyor.Sanat yazıların ise tam tersi müşfik.KÖŞE YAZILARIN BENİ AÇMIYOR KUSURA BAKMA DA.ANCAK bu sanat yazıların çok ama çok hoş.SENİN O KAHVE YERİNDEKİ HOŞ SOHBETİN GİBİ.sanat sana göre bence.HERGUN SANAT YAZISI YAZ BENCE.

halil
18.04.2015 12:17:57
Osman hocam saygılar.DENEMELERİN SİVASTA ÇOK OKUNUYOR.İyi bir kalemin var.Yazı hayatında başarılarının giderek büyüyeceğini inanıyorum.

MİMAR
18.04.2015 12:29:20
ÇOK GÜZEL YAZI.BASTAN AŞAGİ ŞİİR GİBİ.YAZININ MİMARISIN..TEBRİKLER DOSTUM.

Okur
18.04.2015 21:35:50
Osman Bey uzun zamandır sizi okuyorum.İyi bir uslubunuz var.Çok akıcı.Bir de kitabınıza ulaştım.Umarım başka eserlerinizi de okuruz. Başarılar dilerim...

YELİZ TEKİN
19.04.2015 20:00:38
OSMAN BEY,GÜZEL ÇALIŞMALARINIZI ZEVKLE OKUYORUM.insanı saran bu yazılarınız inanın çok beğeni ile takip ediliyor.Sizin gibi aydınların çok güzel düşünceleri bize yol gösteriyor.

Şahin
19.04.2015 20:37:28
Hocam çok çok selamlar.Sizi internetten izliyorum.HAFİK te bize çok hakkınız geçti.Allah`tan başarılarınızın devamını dilerim.Sizi örnek alıyorum.

AHMET
19.04.2015 21:30:33
Bu yazı da diğerleri gibi.Kalem kılıçtan keskindir derler.Senin yazıların hayat veriyor.Kelimelerle adeta dans ediyorsun.