BAŞKALDIRIDAN EŞKİYALIĞA CELALİ İSYANLARI

BAŞKALDIRIDAN EŞKİYALIĞA CELALİ İSYANLARI

BAŞKALDIRIDAN EŞKİYALIĞA CELALİ İSYANLARI

XVI. yy?ın ilk yarısında ortaya çıkıp XVII yy?ın son çeyreğinde sona eren ve Anadolu?yu sosyal olarak büyük bir kargaşalığa  ve fetrete sürükleyen Celali İsyanları, adını 1519?da Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim  zamanında Bozoklu(Yozgat) çevresinde yaşayan Türkmenlerin gerçekleştirdiği ?mezhepsel? kökenli bir toplumsal hareketten almaktadır. Ayaklanmaya ?mehdilik? iddiasıyla ortaya çıkan ?Derviş Celal? adında bir Türkmen önderlik etmekteydi. Celal?in adamlarına, taraftarlarına ve sonradan türeyen eşkıyalara ?Celali? adı verilmiştir.

Anadolu ve Akdeniz üzerinden geçen uluslararası ticaret yollarının coğrafi keşifler sonucunda yön değiştirmesi, Osmanlı Devleti?nin, bu ticaret yollarının kendi topraklarından geçtiği dönemlerde sağladığı kazancı yitirmesine sebep olur. Ayrıca, İran, Hindistan, Venedik, Fransa, İngiltere ve Rusya?dan gelen ticaret mallarına, altın ve gümüş paranın akıp gitmesi ve fazla ham maddelerin dışarı gönderilmesi, Osmanlı ekonomisinin ve hazinesinin

? gelir-gider dengesinin bozulmasına?  sebep olmuştu.

Bütün bu negatif gelişmelere ek olarak, Avrupa?da bilim ve teknoloji alanlarına görülen büyük ilerlemelere paralel olarak savaş teknolojisindeki gelişmeler, Avrupa ordularını Osmanlı orduları karşısında daha ?kuvvetli? hale getirmiş, bu durum ekonomisi ?üretim? yerine ?ganimet gelirlerine? endeksli Osmanlı hazinesinin gelirlerinde ?hatırı sayılır? bir azalmaya sebep olmuştu.

Osmanlı ekonomisinde yukarı sayılan sebeplerden dolayı meydana gelen olağanüstü gelir azalmalarına çare arayan Osmanlı bürokrasisi ve egemen çevreleri, çareyi ?devlete gelir getiren toprakların, peşin para karşılığında özel şahıslara veya zenginlere kiraya vermek? olarak bulmuştu. Osmanlı toprak sistemi terminolojisinde buna ?iltizam? adı veriliyordu.

Kanuni Sultan Süleyman?ın veziri Rüstem Paşa zamanından itibaren, havas-ı hümayun denilen hazineye ait hasların ve gerek diğer vezir, beylerbeyi, sancakbeyi ve saray kadınlarına ait paşmaklık hasların ve vakıf yerlerin ?iltizam? suretiyle kiraya verilmesi, bu durumun diğer haslara da sirayet etmesi, buraları kiralayan kişilerin(mültezimlerin) de gelecek yıllardaki çiftçi vaziyetini düşünmeksizin astronomik vergi tahsilatlarıyla köylüyü ezmesi, Anadolu?da yer yer ?çift bozan köylü?(yani çift ve çubuğunu terk etmeye mecbur edilen köylü) sayısını  olağanüstü oranlarda arttırmıştı.

Osmanlı bürokrasisinin ?günü kurtarmak? için bulduğu bu ?paliyatif? çözüm, iyi bir şekilde ve adilane işleyen Osmanlı toprak sistemini bozmuş,  uzun vadede (XVI.yy?ın sonunda ve XVII.yy?ın başlarında) bilhassa   Anadolu?da sosyal ve ekonomik yapının çökmesine sebep olmuş, büyük toplumsal kargaşalıklar ortaya çıkmış ve giderek bir ?iç savaş? durumu ortaya çıkmıştı.Anadolu?daki ahalinin mal, can ve namus güvenliği kalmamış, insanlar kendilerini daha güvenlikte hissedebilecekleri büyük kentlere göçmek zorunda kalmışlardı.Ayrıca, çiftçinin toprağı terk etmesiyle, Anadolu?da üretim durmuş, büyük bir kıtlık ortaya çıkmış, insanlar açlığa ve sefalete mahkum olmuşlardı.

Paradoksal bir şekilde, devletin siyaseten en güçlü olduğu zamanlarda ortaya çıkan bu uygulamayla, reaya(çiftçi halk) vergisini artık kendisinin de hakları bulunduğu sipahiye değil, derebeyi konumundaki ?mültesime? ödeyecek ve kısa bir zaman sonra,  iltizam sisteminin acımasız koşulları karşısında toprağını kaybedip sefalete sürüklenecekti. Tımarlı sipahiler ise bu süreçte giderek tasfiye edilecek, daha önce düzenin tutkalı, orta sınıfı işlevi gören bu kesim, yeni muhalefet ve isyan dalgasının acımasız öncülerine dönüşecekti.

            1550?li Yıllardan itibaren ortaya çıkan bu değişim, tımarlı sipahilerin tasfiye edilmesi sonucunu doğurmuş, memur askerlerin koruyucu denetiminden yoksun kalarak tefecilerin eline düşen ve ağır vergiler altında ezilen köylü yığınlarının tarlaları, hukuk kuralları zorlanarak ellerinden alınmış, geleneksel tarım düzeni bozulmuş, köylü ırgatlaşmıştı.

            ?Ehl-i örf ? diye bilinen devletin üst düzey memurları(beylerbeyi, sancakbeyleri, subaşı gibi memurlar), toprak düzeninin bozulması sonucunda işsiz-güçsüz kalan büyük çiftçi yığınlarından bir kısmını yanlarına toplayarak ?çete? oluşumları meydana getirerek  eşkıyalığa başlamışlar, köyleri basarak halktan gelişigüzel vergiler toplayarak halkı sömürmüşler, adeta ?devlet içinde devlet? konumuna gelmişler, ?hırsızlık, cinayet ve tecavüz? olaylarına karışmışlardı.

            Anadolu?da ilk büyük Celali hareketleri, medrese öğrencilerinin (suhte ya da softa) hareketi olarak 1575 yılında başlar. Medrese öğrencileri ve medrese bitirip iş bulamayan büyük öğrenci kitleleri, Yozgat, Amasya, Adıyaman, Sivas ve Malatya yörelerinde büyük ayaklanmalar başlatırlar. Bu ayaklanmalar tarihe ?suhte ayaklanmaları? olarak geçer.Gruplar halinde köylere, kasabalara saldıran bu medrese öğrencileri, halktan zorla para, yiyecek vb. gibi şeyler almışlar ve halkla çatışmışlar,cinayet, adam kaçırma, ırza geçme gibi eylemlerde bulunmuşlardı.Öğrencilerin bu ayaklanması, 1587 yılında sona erer.

            Ekim 1596?da Osmanlıyla Avusturyalılar arasında vuku bulan Haçova Meydan savaşı sonrasında orduda yoklama yapılır. Yapılan yoklama sonrasında yaklaşık otuz bin sipahinin kaçak durumda bulunduğu tespiti yapılır. Vezir-i azam Çağala zade Sinan Paşa, kaçak durumda bulunan kapıkulu ve tımarlı sipahilerin dirliklerini keserek, ele geçenleri öldürtüp, mallarına el koymaya başlar.

            Bu durum üzerine dirlikleri kesilenler can korkusuyla Anadolu?ya kaçarak orada zaten kıvamına gelmiş müsait muhitlerde çeşitli topluluklar(çeteler) teşkil etmeye başlarlar.

            Osmanlı Padişahı III. Murad 1590 yılında bir ?adalet fermanı? yayınlayarak, halkı ezen Celali çetelerine dayalı yerel derebeylerin güçlerini kırabilmek için, halka ?silahlanma ve kendisini koruma? yetkisi veriyordu. Bu fermanın ardından, Anadolu halkı, yiğitbaşılar komutasında, kadıların desteğinde ?il-erleri? örgütleri şeklinde organize olarak, yerel derebeylerine karşı direniş savaşı başlatacaklardı. Sarayın kendisine verdiği destekle halk, zenginlerin konaklarını, oluşum halindeki yeni bey ve ağaların tarlalarını basmaya, ehl-i örf?e(Osmanlı üst düzey devlet memurları)  saldırmaya, zalim vilayet yöneticilerini saraylarına hapsetmeye başlayacaktır.

            Daha önce bir kapıkulu olan meşhur Köroğlu, bu dönemde ön plana çıkan ve halkın yanında derebeylerine karşı savaşan ?yiğitbaşılardan? biriydi.Kiziroğlu Mustafa Bey de bu dönemlerin önemli bir eşkıyasıdır.Adları halk arasında efsaneleşmiş bu gibi kişiler, halktan yana tavır alarak onu ezen zalim Anadolu  derebeylerine karşı mücadele vermiş kişiliklerdir!!!

            Organize Celali ayaklanmalarından ortaya çıkan  ilki, 1598 Yılında Sivas ve Maraş yörelerinde, sekban askerlerinin komutanı ?Karayazıcı? olarak bilinen Abdülhalim?in önderlik ettiği  ayaklanmadır. Karayazıcı?nın 20,000 kişiyi bulan çapulcu sürüsünü, dirlikleri ellerinden alınan sipahiler, topraklarını terk eden köylüler, işsiz kalan sekbanlar, yönetimden hoşnut olmayan üst düzey Osmanlı memurları oluşturuyordu. Karayazıcı, büyük kentlere bile baskınlar düzenlemekten çekinmez. Üzerine gönderilen Osmanlı ordusu karşısında Tokat?a çekilen Karayazıcı, 1601 yılında burada ölür.

            Osmanlı İmparatorluğu, 11 Kasım 1606 tarihinde, Anadolu?ya zirveye çıkan Celali İsyanları sebebiyle, Avusturya ile ?Zitvatorok Antlaşmasını? imza etmek zorunda kalır.

            Osmanlı Devleti, önceleri Celali isyanlarını bastırma yolu olarak elebaşlarını ?sancakbeyi? ya da ?beylerbeyi? olarak atayarak bu eşkıyalık hareketleri düzene entegre ederek tesirsiz hale getirme yolunu denerler. Fakat bu durum, bu eşkıyaların daha da şımarması ve  pervasız davranması sonucunu doğurur.

            Sadrazam Murat paşa, Anadolu Celalileriyle ve özellikle adına hutbe okutup sikke bastıran ve isyancıların en tehlikelilerinden olan Canpuladoğlu?na karşı bir sefer açmakla görevlendirilir. Canpuladoğlu?nun, Halep ve çevresinde  bir hükümet teşkil etmesinden korkuluyordu.Kuyucu Murat Paşa, 2 Temmuz 1607 tarihinde İstanbul?dan  ayrılır.O sıralarda Anadolu, bütünüyle Celali isyancılarının kontrolünde bulunuyordu.!!!!!

            Kuyucu Murad Paşa?nın ordusuyla, Canpuladoğlu?nun 20,000 süvari ve 20,000 piyadeden oluşan birlikleri 24 Ekim 1607?de Oruç Ovası?nda karşı karşıya gelirler. Muharebe pek şiddetli olur.Canpuladoğlu ve taraftarları yenilgiye uğratılır.Osmanlılar tarafında 20 cellad, askerlerin getirmekte olduğu esirleri idam etmekte meşgul idiler.Sadrazamın çadırı önünde harp armağanı olarak 20,000 baş dikildi.(Hammer, Büyük Osmanlı tarihi, cilt IV, İstanbul, Milliyet Yayınları, s.1209).Yenilen Canpuladoğlu, Haleb?e kaçmaya muvaffak olur.Daha sonra kaçtığı Belgrad?da Murad Paşa?nın emriyle idam edilir.

            Celali isyanlarını bastırmak üzere görevlendirilen Kuyucu Murad Paşa, o sıralar doksan yaşında bulunuyordu. Bu uzun sefer esnasında, yaşlılığından dolayı attan düşmemek için kendisini atına bağlattığı rivayet edilir.Murat Paşa, zaman zaman bir ceset gibi attan iner ve birkaç dakika hiçbir hayat eseri göstermeksizin istirahat ederdi.Hatta kendisinin birçok  defa son nefesini verdiği  sanılır.Ondan sonra kalkar, yeni bir gayretle atına biner, yoluna devam ederdi.

            Savaş sonrasında ele geçen Celalileri idam ettirdikten sonra açtırdığı kuyulara gömdüren ve bundan dolayı ?Kuyucu? lakabıyla anılan Murad Paşa, tam bir yumuşak görünüşlülük altında aşırı bir şiddeti gizlemesini bilir, vahşeti derecesinde hakiki niyetlerini göstermemeyi başarırdı. Yaptığı işleri haklı göstermek için Türkistanlı Aziz Hoca Ahmed Yesevi?nin ?Hakim, batınen Musa ve zahiren Fir?avn olmalıdır? ve Hoca Bahaeddin Nakşibendi?nin ?Zahir halka, batın Allah?a aiddir? sözlerini daima söylerdi.

            Kuyucu Murad Paşa, 18 Aralık 1608?de, yenilen Celalilerden alınan ve üzerlerinde öldürülen Celali zorba başlarının isimleri yazılı dört yüz bayrak ile ve büyük törenler eşliğinde İstanbul?a girer. En sağlam kaynaklarda, bu seferde ölen Celali sayısının 100,000?den fazla olduğu belirtilir.

            Kuyucu Murad Paşa, tarih araştırmacılarının bazıları tarafından ?Celali isyanlarını bastırırken aşırı bir şiddet kullanmakla? eleştirilir. Fakat tarihsel olayları ?objektif? bir şekilde incelediğimizde; Anadolu?yu büyük bir kaos içine sürükleyen, yüzyıllar boyunca Anadolu halkını inim inim inleten ?Celali İsyanlarını? bastırırken başka bir seçeneğinin olmadığı kolayca tespit edilebilecektir. Celali İsyanları, Anadolu?da yaşayan ahali arasında mal, ırz, can güvenliği bırakmamış, tüm toplumsal düzeni yerle bir etmişti. Öyle ki, Kuyucu Murat Paşa, İstanbul?dan bu isyanı bastırmak üzere ayrıldığında, Anadolu?nun tümü Celali isyancılarının kontrolü altında bulunuyordu.!!!!! Kuyucu Murat Paşa?ya tarih araştırmacıları tarafından yöneltilen eleştiriler de bilimsel objektif kriterlere dayanmamaktadır.



Anahtar Kelimeler: 0